FİL-MCihan İşbaşı
Mahallede, topu olan ketum çocuk olamadık. Pederden arabayı çalan çocuğa değiştik ihtiyardan sigara çalan çocuk olmayı. Arada bir İmpala taksi gördüysek de, kilometresine bakma köylülüğünden kurtulamadık. Sonra eskilerini eskitmeden bize veren abilere vurulmamız var ki, oraya hiç girmeyelim.
Bir kere Zagor’u var sandık ya gerçekte; biz orda sıçtık! Bari ilk öğretmenimiz kadın olmayaydı da, salak gibi aşık olmayaydık. Yok o da bizi buldu, erken acıyacak ya içimiz. Of sarı bir dozer hurdasını Allah sanmam var ki hele! o hayalgücü neyin kafasıydı hala anlamış değilim. Sanat hayatımız tuvalet zemini mozaiklerini bişeylere benzetmekle başladı. Nasıl isterdim babam müze müdürüydü diye başlamayı ama olmadı. ‘Arkadaş’ müzesinin müdürüydü babam, gez gez, anlat anlat bitmez eserler.
Gözlüğü erken takan çocukların bilmiş kederiyle geldik mi sana! Şimdi hafızası dolu bir filin, koşamaz ve bir narayla boşalamaz çaresizliğindeyiz. Bildiğin kavallardan değiliz, çok delik var gövdede ve nefesinin rüzgar olup içimizden uçmasına şaşmayacaksan üfle. Ses çıkmasa da, belki dünyamızı ağırlaştıran bir manayı uçurmuş olursun öteye.